Önümüzdeki yıl 6 Mart’da şehrimizde yerel seçimler yapılacaktır, Halkevi çalışmalarımızı buna göre hazırlamamız buna göre yön vermemiz lazım. Mücadelemizin hedefi göçmenlerin bu şehirdeki sorunlarını göz önünde bulundurarak yönlendirmeli, planlamalı, analiz etmeliyiz. Biz çalışmalarımızı olanaklarımız dahilinde bu doğrultuda sürdürdük.
Halkevinin şu andaki durumu kurumlarla , ilişkide olduğumuz kuruluşlarla oldukca iyi bir şekilde sürdürülmektedir. Fakat bu demek değildir ki hiç eksiğimiz yok. Elbette ki daha çözülmesi, yapılması gereken sorunlarımız vardır. Bunlara raporumuz içinde yeri geldikçe değineceğiz.
Raporumuzda kısaca içinde yaşadığımız Federal Almanyanın şehrimizin durumuna değinmek istiyoruz.
Biz Halkevi olarak herkes için, yaşamaya değer şehir ve kentlerde iyi bir hayat istiyoruz. Tüm kentlerde yaşamın ana temelleri sosyal adalet, ekolojik devamlılık ve halkın doğrudan katılımı olmalı. Hedefimiz tüm kentlerdeki yerel politikayı dayanışmacı ve demokratik temellerde inşa etmek. Bu noktada bir yandan egemen politikaya karşı protesto ve direnişimiz devam ederken, diğer yandan insanların yaşam koşullarını iyiye götürecek somut alternatifler sunulmasını talep etmeliyiz.
Toplumsal gelişmeler gittikçe büyük hızla artan sosyal eşitsizlikler ile biçimlenmektedir. Zenginlik ve fakirlik arasındaki uçurumlar gittikçe büyüyor: küresel, Avrupada, Almanyada, eyaletlerde, şehirlerde ve kentlerde. Dünya nüfusunun yüzde biri neredeyse dünya sermayenin yarısına sahiptir. Almanyanın en zenginlerin yüzde onu ülkenin tüm malvarlığının yüzde 60 ına sahip. Bunun yanında nüfusun yarısı hiç bir malvarlığına sahip değil.
Zenginlik ve fakirlik madalyanın iki yüzüdür. Bir yandan şirketler ve zenginler için vergiler düşürülürken diğer yandan düşük ücret karşılığı ve taşoron firmalarda, riskli şartlar altında çalışmak zorunda kalan insanların sayısı gittikçe artıyor.
Hartz IV ile işsizler haklarından mahrum bırakıldılar. Hartz IV yardımı yaşamak için yetersiz ve geleceği olmayan bir uygulamadır. Hartz IV le yaşıyanlar çok büyük zorluklarla karşılaşıyorlar, ve bu nedenle pisikolojik hastalıklara yakalanıyorlar.
Büyük toplumsal sorunlar en yakın yaşam çevremizde ortaya çıkıp belirginleşiyor. Adil dünya ekonomisi düzeni için, iklim değişimine karşı, enternasyonal sosyal forumu ve Agenda 21 gibi dünya çapındaki eylemler bize bunu öğretiyor ki, toplumsal sorunların çözümü yerel ve bölgesel düzeyde olmalıdır. ‘Küresel düşünmek – yerel hareket etmek‘ sloganı dayanışmacı politikanın temel ilkesidir.
Gerek Hartz IV yasalarından gerekse diğer sosyal alandaki olumsuz gelişmelerden en fazla göçmenler etkileniyor. Zenginler ve fakirler arasındaki sosyal ayırım ve sosyal adaletsizlik yanlış iş ve işçi piyasası politikası ve yanlış sosyal ve toplum politikanın sonuçlarından kaynaklanmaktadır. Bu hataları düzeltmek herhangi bir belediyenin tek başına yapabileceği bir şey değil, fakat ekonomik açıdan güçsüz olan insanların durumlarını düzeltecek ve bu insanların toplumsal hayata katılımlarını sağlayacak imkanlar mevcuttur. bu gün F A 800 000 üzerinde Türkiyeli göçmen sosyal daireden veya Hartz IV le yaşıyor.Türkiyeli emeklilerin durumu içler acısı, bundan dolayı demokratik hareket sosyal durumları kötü olanlar icin yeni önerilerde bulunmaktadır. Biz F T H olarak iyi bir yerel politika, iyi bir kent politika takipcisi olmalıyız, bu çalışmayı yapanların yanında olmalıyız. Başta zor durumda olan göçmenler olmak üzere var olan sosyal imkanların örnegi bir bir sosyal pasın dahada düzeltilmesini talep edenlerin yanında yer almalıyız. Mart ayı 2016 yılında yapılack yerel seçimlere aktif katılmalıyız. Üyelerimizin şehir parlamentosuna kent parlamentolarına (ORSTBEIRAT) girmesini sağlamalıyız. Göçmenlerin sorunlarıyla ilgilenen adayları desteklemeliyiz.
Gelecek için Göçmen gençlere yönelik çalışmalara önem verilmeli bu alanda gençlerin önü açılmalı. Mahkemelere kayıtlı derneklerin (gemeinnützig) sosyal ve kültürel alanda çalışmaları dahada desteklenmeli, yapılan parasal yardımlar artırılmalıdır.
Ayrıca belediyelerde daha yoğun sosyal rehberliğe, gençlere yönelik daha fazla sosyal yardımlaşma çalışmalarına ve çocuk ve gençler için daha iyi müeseselere ihtiyaç var. Kamu yararına çalışan kuruluş ve derneklerin sosyal ve kültürel faliyetleri şehir ve kasabalardaki birlikte yaşamayı olumlu etkilediği için bunların yeterince finansal destek görmelerinin sağlanması gerekiyor.
Sosyal konut politikası – ödenebilir kiralar için
Uygun konut temel ihtiyaçlardan biridir. Fakat Hessen eyaletinde birçok şehirde ve genellikle Frankfurt da yoğun yerleşim bölgesi olan Rhein-Main bölgesinde durum vahimdir. Buralarda yıllardır kiralar ortalamanın üzerinde artmakta. Bu yüzden düşük gelirli insanlar gittikçe daha kötü konut bölgelerine itilmekte. Sosyal konut politikası kamu varoluş tedbirinin görevidir. Kiracılar düzensiz konut ve finans pazarının keyfi davranışlarına mahrum bırakılmamalılar. Bu yüzden belediyelerin konut politikalarının düzeltilmesi gerekiyor.
Herkes için toplumsal katılım
Ekonomik açıdan güçsüz olanların yanında göçmenlerde toplumsal hayata yeterince katılamıyorlar. Bu durum kabullenilemez. Mülteciler insanlığa layık olmayan şekilde barındırılıyorlar. Biz ilticacıların ihtiyaclarinin onurlu şekilde karşılanmalarından yanayız. Bu ilke Hessen eyaletinin göçmen politikasının temel ilkesi haline gelmeli.
Bir kentte sürekli yaşayan insanların, kökenleri her ne olursa olsun, yerel karar verme eylemlerine katılımlarını sağlamak gerekiyor.
Bunun için gerekli olan yasal önkoşullar olmadığı sürece yabancılar meclislerinin (KAV) konumları yükseltilmeli ve özellikle göçmenler için söz sahibi olmalarının başka yollarıda bulunmalı. Bu bir insan hakkıdır ve sadece belli bir pasaporta sahip olma koşuluna bağlı olmamalıdır. Genç insanların fikir ve katılımlarıda demokrasi için bir artıdır. Bu yüzden Frankfurt Türk Halkevi 16 yaştan itibaren yerel seçme ve seçilme hakkını talep etmeli, edenlerin yanında olmalı. Toplumsal çeşitliliği Hessen belediyelerinede yansıtabilmek amacı ile yerel idarelerde kültürler arası açılımı destekliyoruz. Topluma dahil olmak insan hakkıdır ve bu yüzden tüm insanların toplumsal hayata katılma imkanlarını talep etmeliyiz. Yerel eylem planları ve hareket konseptleri talep edilmelidir.
Buna rağmen 29 Kasım 2015 de yapılacak yabancılar meclisi (KAV) seçimlerinin içinde olmalıyız. Listenin adını Halkevi olarak degiştirmeliyiz ve şimdiden çalışmalara başlamalıyız.
IRKCILIĞA KARŞI MÜCADELE
Antisemitizm ve ırkçılığın her çeşidi birlikte yaşamaya karşı engeldir. Etnik veya dini bir grubu yalnış ekonomi ve sosyal politikadan sorumlu tutup suçlu göstermeye çalışan tüm güçleri kınıyoruz. Azınlıkların iş piyasasında, eğitim sisteminde veya resmi dairelerde ayırımcı muamele görmelerini şiddetle kınıyoruz.
Pegida 2014’ün Ekim ayından bu yana Dresden’de başlayan ve giderek Almanya’nın çeşitli kentlerine yayılan kitlesel ırkçı gösterilerle gündemi işgal ediyor hala. Pegida adında kurulan ve daha sonra farklı adlarla çeşitli kentlerde taraftar bulmaya çalışan hareket, güya batıyı İslamlaşmadan korumak istiyor. Almanya’da ilk kez ırkçı ve İslam karşıtı söylemler bu kadar açık bir şekilde sadece Naziler ve aşırı sağcılar tarafından değil, sıradan yurttaşlar tarafından da ifade edilemeye başlandı.
Nasıl oluyor da Almanya gibi dünyanın en zengin ülkelerinden birisinde, hem de Müslüman göçmenlerin neredeyse yok denilecek kadar az oldukları kentlerde on binlerce insan güya İslamlaşmaya karşı sokaklara çıkabiliyor? Gerçekten söylenildiği gibi mesele sadece İslam mı? Yoksa yeni bir yurttaş hareketiyle mi karşı karşıyayız? AfD veya NPD gibi sağ popülist ve neofaşist partilerden’ de destek alan bu hareket, Frankfurt da Heidi Mund’un başını çektigi en fazla 50 kişinin katıldığı bir toplulukla Frankfurt un merkezinde Hauptwache, Rossmarkt ve 1933 de Hitler Faşizmi tarafından kitapların yakıldığı Römer meydanında, diğer alanlarda gövde gösterisi yaparak ırkçılığı kışkırtıyorlar. 20 Nisan Pazartesi günü onlardan önce davranıp Rossmarkt alanını biz ayırttık. Onların Rosmark ta miting yapmasını engelledik.
Pegida burjuva medyasında yer alan yorumlar, bu insanların korktukları için sokağa çıktıklarını ifade etmeye çalışıyorlar. Aslında bu tespit pek yanlış değil, fakat medyada korkulanın ne olduğu konusunda resim sergilenmeye çalışılmaktadır. Buna göre bu insanlar şiddet idolojisi olan İslam dinini Almanya’da yaygınlaşmasından, din savaşlarını Avrupaya taşınmasından İslamcı teröristlerin ve mültecilerin iç güvenliği tehdit etmesinden, yoksulların sosyal kasaları talan etmek amacıyla Almanya’ya akın etmesinden veya çok çocuk doğuran yabancıların sayısının artmasıyla, Almanların kendi ülkelerinde azınlık haline düşmelerinden korkuyorlar.
Frankfurtda güçlü bir antifaşist hareket var. Her defasında pegidanın polisin onları korumasına rağmen yürüyüşleri engellenmiştir. Fakat üyelerimizi buraya aktif katıldığını söyleyemeyiz. Elbetdeki katılan üyelerimiz oldu.
Biz Frankfurt Türk Halkevi olarak Antifaşist hareket içinde aktif yer aldık, bundan sonra da almalıyız. Anti Nazi koordinasyonunun toplantıları her zaman Halkevinde yapıldı.